Kurak Günler – 2: “Erdoğan Türkiye’sinin girdaplarına dalan bir film” | Courrier International
30 Mart’da Paris’de Türkiye sinema haftasını açmış olan Kurak Günler filmi 26 Nisan’da Fransa sinemalarında Burning Days adıyla gösterime girdi. Türk yönetmen Emin Alper’in “western rural” ile politik gerilim arasında ilerleyen yeni filmi 26 Nisan’da Fransa’da gösterime girecek. Türk siyasi iktidarının aşırılıklarını eleştiren bu metaforik film Türkiye’de basının bir kısmı tarafından beğeniyle karşılanırken, filmin yönetmeni için ise bazı sorunlara neden oldu.
25 Nisan’da Courrier International‘da yayınlanan filmin kritik yazısına buradan erişilebilir.
Türk yönetmen Emin Alper’in yeni uzun metrajlı filmi Kurak Günler, politik gerilimden esinlendiği kadar “western rural” (batı kovboy) türünden de izler taşıyor. Film, beyazperdede nadiren görülen türde bir mekanda, yönetmenin memleketi olan Konya’nın muhafazakar ve milliyetçi bölgesinde çekildi. Türkiye’nin orta kesimlerinde yer alan bu bölge, derin kraterlerden oluşan kurak manzarasıyla tanınıyor.
Bu etkileyici obrukların kimisi birkaç metre derinliğinde ve yüzlerce metre çapında. Yüzeydeki tortuların çökmesi sonucu altta yatan kireçtaşının çözülmesiyle oluşan oyukların oluṣmasıyla aniden belirirler. Bu çukurlar son yıllarda yoğun kuraklık ve su tabakasının aşırı kullanımı nedeniyle çoğaldılar.
Kurak Günler‘de bu obruklar, taviz sevmeyen mizaçlı Emre’nin (Selahattin Paşalı) üstesinden gelmek zorunda kaldığı zorlu ṣartların bir metaforu olarak iṣliyor filimde. Zira hikayede şehirli genç bir savcı olan Emre, adam kayırma, yolsuzluk ve şiddetin kol gezdiği ücra bir Anadolu köyüne gelmiṣtir ve kendisinin kanun uygulama girişimlerini oldukça “soğuk” karşılayan bir yerel eşraf ile karşılaşmıṣtır.
Siyasi eleştiri ve tabu konuları
Film, Cannes Film Festivali’nde ‘Belirli Bir Bakış’ (Un certain regard) seçkisinde gösterildikten birkaç ay sonra, 9 Aralık’ta Türkiye’de vizyona girdi. İnternet medyası İleri Haber, filmi “Hem Emin Alper’in en iyi filmi hem de Türk sinemasının son yıllarda ürettiği en politik film” sözleriyle değerlendirdi. Yönetmen bazı diyaloglarda dolaylı olarak 2014’ten bu yana Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın İslami-muhafazakâr yönetimine gönderme yapıyor.
Obrukları ve savcı Emre’nin kaderini bugünün Türkiye’si için bir metafor olarak görmemek zor. 6 Şubat’taki ölümcül çifte depremin ardından ve çekişmeli geçeceği anlaşılan cumhurbaşkanlığı seçiminden bir ay önce daha da zor. Bununla birlikte, Emin Alper’in siyasi eleştirisi “alegorik kalıyor, içkiye düşkün belediye başkanı ve çevresinin karakteri hiç de dindar ya da muhafazakâr olarak tasvir edilmiyor”.
Film, din konusuna değinmese de ekolojiden kadın haklarına, avcılıktan silah taşımaya, ataerkillikten bazı karakterlerin homoerotik ilişkilerine kadar pek çok konuyu ele alıyor. Doğrudan ele alınmasa da, birkaç karakterin eşcinselliği, bu konunun beyazperdede tabu olduğu bir ülkede skandal etkisi yarattı. Öyle ki, bu tabu yüzünden geçtiğimiz yıllarda güçlü yayın platformu Netflix çekim ve yayın izni alabilmek için bir dizisini iptal etmek ve bir diğerinin senaryosunu değiştirmek zorunda kalmıştı.
Mücadelesi olan bir yönetmen
Yönetmen fazla karikatürize etmeden, karmaşık karakterler yaratmaya çalışıyor. Antalya ve Ankara’daki Türkiye festivallerinde en iyi erkek oyuncu ödülünü alan savcı Emre’yi canlandıran Selahattin Paşalı’nın performansını öven Haber Türk gazetesi, “Emin Alper’in, karakterlerinin psikolojik derinliğine dikkat çektiğini ve oyuncularından en iyi verimi almayı başardığını” yazıyor.
Oldukça siyaset kokan bir yönetmen olarak Emin Alper, geçtiğimiz Ocak ayında Ermeni asıllı Türk gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin 16. yıldönümü nedeniyle bu cinayetin faillerinin hala bulunmadığını belirten bir konuşma yapmıştı. Mayıs 2022’de Cannes Film Festivali’nin merdivenlerinde film ekibiyle birlikte fotoğraf çektirirken geçtiğimiz Nisan ayında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan filmin yapımcılarından Çiğdem Mater’in serbest bırakılmasını talep eden pankartlar açmıştı. Mater, diğerleriyle birlikte, o sırada başbakan olan Erdoğan hükümetini sarsan 2013 Gezi Parkı eylemlerini “organize ve finanse etmekle” suçlanıyordu.
İktidar partisinin ideolojisine karşı
Böyle bir bağlamda, Kurak Günler’in Türkiye’de gösterime girmesi sorunsuz olmadı. Kültür Bakanlığı 2022 yılının sonunda filme verdiği destekleri geri çektiğini açıkladı ve faiziyle birlikte geri ödenmesini talep etti. Bu durum, senaryosunu yetkililer tarafından onaylandıktan sonra değiştirmekle suçlanan yönetmen için bir darbe oldu. Yönetmen Bir Artı Bir dergisine verdiği röportajda kendini şöyle savundu: “Otosansürü reddettik ve yetkilileri değişikliklerimizden haberdar ettik, bazı basın ve faşist troller bizi hedef alana kadar da bir sorun görmediler.”
Halihazırda Türkiye’nin en ünlü yönetmenlerinden biri olan Emin Alper, son filmiyle, müslüman-milliyetçi hükümetin kültürü sansürleme ve yönlendirme girişimleri karşısında en politize yönetmen olarak da kendini kanıtlıyor. Yönetmen, “Hükümet yıllardır televizyona yatırım yapıyor, kültürel hegemonyasını dayatmaya çalışıyor ve özellikle devlet kanalı olan TRT’deki tarihi kahramanlık diziler sayesinde kısmen başarılı oldu. Ancak sinemada, sektöre akıtılan onca paraya rağmen, ideolojisini destekleyen kaliteli filmler üretmeyi henüz başaramadı” diyor.